Herhangi bir
amacı gerçekleştirmek, bir hedefe ulaşmak, bir projeyi hayata geçirmek, bir
şeyi başarmak için enerjiye ihtiyaç duyarız.
Enerji
taslakları hayata geçiren güçtür. Aksi halde taslaklar zihinsel plandan dışarı
çıkamazlar. Buna yaratım enerjisi diyorum. Bu nitelikli ve üçlü bir enerjidir.
Bilgi-Duygu-Eylem üçlüsü.
En temelde
olması gereken bu üçlüdür. Bu üçlü, üzerine binanın yükseleceği zemin gibidir.
Üçü bir arada ve en başta mevcut olmalı.
Bu üç
enerjiyle diğer araçları üretiriz.
Bu üçlü her
türlü araca dönüşebiliyor. Bir başka deyişle kendi emeğimizin ürünü olan her
türlü zenginliğin kaynağı bu üçlüdür. Örneğin finansal sermaye de, beşeri sermaye
de ve sosyal sermaye de bu üçlüden dönüştürülerek üretilir.
Finansal
sermayeyi, yani parayı kazanmak için, para edecek bir bilgimizin, para kazanma
isteğimizin ve bunun için harekete geçmiş olmamız gerekir.
Beşeri
sermaye edinmek için farz edelim işimizi kolaylaştıracak bir yabancı dil
öğreneceğiz veya bir bilim alanında uzmanlaşacağız, yine bu üçlüyü
dönüştürürüz.
Hangisini
neden seçeceğimiz bilgisi, onu elde etmek için verilecek çabayı motive eden
isteğimiz ve onun için verdiğimiz emeğimiz, yani eylemimiz gerekir.
Benzer
şekilde sosyal ilişkilerimizi geliştirerek bazı konularda sorunlarımızı çözmek
için bir kaldıraç elde etmek istediğimizde de yine bu üçlüyü dönüştürmüş
oluruz.
Biraz daha
açalım:
BİLGİ: zihin
enerjisi ver!
Bir işin
yapılabilmesi için onun ilk adımı zihinde tasarlanmış, niyet edilmiş,
hedeflenmiş, amaç edilmiş vs. olması gerekir. Onun ne olacağı ve nasıl
olacağının bilgisi oradadır. Otomatik yaptığımız eylemlerimiz bile aslında bu
zihinsel tasarıların sık tekrardan dolayı ezberlenmiş ve otomatikleştirilmiş
halleridir. İnsanın her eylemi zihinden başlar.
DUYGU: İstek
enerjisi ver!
Bir planın
başarılı şekilde uygulanmasını sağlayan enerjiyi insanın duygusal bedeni
üretir.
Açlık,
susuzluk, soğuk, tehdit vs. karşısında harekete geçtiğimizde de, bizi içeride
harekete geçiren motivasyon, bir tür duygusal enerjidir. Fakat biz burada zihinsel
taslaklarımızı hayata geçirmekten, hedeflerimize ulaşmaktan sorumlu kısma
odaklanacağız.
Aklımıza
binlerce fikir gelir, bunların bazılarını hayata geçirir, bazılarını
geçirmeyiz. İmkân açısından benzer şartlara sahip olduklarını varsayalım. Eşit şansa
ve imkanlara sahip oldukları halde hayat geçenler ile geçmeyenleri belirleyen
içsel nedenimiz nedir? Bu fikirler arasında hayata geçen, bizde duygusal bir
etki yaratandır. Bizi heyecanlandıran, bizde sevinç veya tam tersi öfke
uyandıran, yani olumlu ya da olumsuz, duygularımız tarafından desteklenen
fikirlerimizi hayat geçirmek için emek veririz.
Bir işin
yapılmasını sağlayacak enerjiyi içimizde açığa çıkaran şey, o işin duygusal
bedenimizde bulduğu karşılıktır. Duygusal bir karşılığı olan işler için
bedenimiz enerjiyi harekete geçirir.
Bir projeyi,
bir planı, bir hedefi hayata geçirmek istiyorsak, ona duygusal bir değer
yüklemeliyiz. Sadece düşünce enerjisi yetmez, duygu enerjisi de ayırmak
gerekir. Çünkü duygu enerjisi, soyut plandan ibaret olan düşünce
dünyasındakileri fiziksel dünyaya taşıyacak olan ara basamaktır. Bu ara
basamakta yeterli enerjiyi elde eden taslaklar fiziksel dünyaya geçerler.
Burada yeterli enerjiyi elde edemeyenler zihinsel planda kalırlar. Olumlu veya
olumsuz taslaklar, tepkiler, kavgalar, çatışmalar vs. yeterli duygu enerjisi,
mesela yeterli öfke elde edemezse fiziksel plana yansıyamayacaktır.
EYLEM:
Fiziksel enerji ver!
BİLGİ
aşamasında zihinsel tasarım yaptık, zihin enerjisi verdik, yapacağımız işi
zihnimizde taslak olarak yarattık. DUYGU aşamasında o zihinsel tasarımı hayata
geçirecek içsel enerjiyi tahsis ettik. Şimdi, EYLEM aşamasında onu fiziksel
dünyada ete-kemiğe dönüştürecek fiziksel form enerjisini vermeliyiz. Bu da
eylemimizdir.
Eylemlerimiz,
düşüncelerimize ve duygularımıza fiziksel dünyada varlık kazandırır. Şayet
harekete geçmez ve yeterli eylemi, doğru sırada ve doğru zamanda yapmaz isek,
taslaklarımız, fikirlerimiz, zihinsel istek ve projelerimiz sadece zihinde
kalır, hiç dışarı çıkmazlar ve boş kuruntulara dönüşürler. Boş kuruntular ise
bizi hayattan uzaklaştırır, ayaklarımızı yerden keser, bizi perişan eder.
Bunlar zihnin çöpleridir. Çöpleri uygun şekilde atmalı/dönüştürmeliyiz.
YARIM KALAN TASLAKLARI
saklama AT.
Zihnimizden
başlayan tasarım, duygusal bedenimizde yeterli karşılığı bulmalıdır. Aksi halde
onu hayata geçirmeden, belki başlamadan, belki de başladıktan sonra yarım
bırakarak ondan vazgeçeriz. O zaman yarım düşünceler, yarım fikirler veya yarım
işler mahzeninde tamamlamayı beklerken tozlanan, paslanan, çürüyenler arasına
katılır.
Bu çürüyen
çöpleri atmalıyız ayrıca. Zihnimizden de, duygularımızdan da, evimiz ve iş
mekânlarımızdan da atmalıyız. Atmazsak her üç planda da çöplük oluştururlar.
Zihnimizde bu tür yarım taslakların çöplüğü içinde hareket etmemiz zor olur.
Tıpkı fizik dünyada olduğu gibi, evimizde etrafta bu tür ne kadar yarım iş
varsa ayakaltında, onlar bizim dünyamızda çöplük oluştururlar. Zihin ve
duygusal bedenimizde de tıpkı böyledir.
Yarım işleri
at!
Onları hayata
geçiremiyorsan, derhal at!
Hiç
düşünmeden at!
Onları at
ki, yeni fikirler için yer açılsın, yeni taslaklar için enerji serbest kalsın.
Zihnindekileri at ki onlara bağladığın zihinsel enerjin serbest kalsın.
Duygularındakileri at ki, onlara bağladığın duygusal enerjin serbest kalsın.
Fizik dünyandaki yarım taslakları ya makul sürede tamamla ya da at ki, fizik
kaynakların serbest kalsın.
Serbest
kalan enerjinle tekrar yaratmaya başla! BİLGİ-DUYGU-EYLEM
(dr.nua ÇİFTÇİNİN BİLGELİĞİ Kitabından)