5 Aralık 2020 Cumartesi
21 Kasım 2020 Cumartesi
16 Kasım 2020 Pazartesi
14 Kasım 2020 Cumartesi
13 Kasım 2020 Cuma
10 Kasım 2020 Salı
9 Kasım 2020 Pazartesi
30 Eylül 2020 Çarşamba
16 Ağustos 2020 Pazar
14 Ağustos 2020 Cuma
13 Ağustos 2020 Perşembe
24 Temmuz 2020 Cuma
21 Temmuz 2020 Salı
20 Temmuz 2020 Pazartesi
18 Temmuz 2020 Cumartesi
29 Mart 2020 Pazar
18 Şubat 2020 Salı
BEBO Evrenleri Sınırsızlık Paradoksu
BEBO Evrenleri Sınırsızlık Paradoksu
1. BEBO’nun Varlık Paradoksu:
Bir bebek hayal edelim. Gerçekte olmayan, fakat hayalimizde
ürettiğimiz bir bebek olsun. Bu bebeğin ismi BEBO olsun.
Bebek BEBO doğuştan gözleri görmeyen,
kulakları duymayan, dokunma duyusu çalışmayan, tatma ve koklama duyuları
işlemeyen, özetle beş temel duyusu çalışmayan bir bebek olsun.
BEBO kendisini hiç görmemiştir,
haliyle neye benzediğini bilemez. Kendisini görmediği gibi, kendi kendisini
benzetebileceği başka hiçbir şey de görmemiştir, haliyle yanlış dahi olsa
kendisini başka bir şeye de benzetemez. BEBO
eliyle vücudunun herhangi bir yerine dokunduğu zaman, dokunma duyusu çalışmadığı
için, dokunduğunu hissedemez, o zaman dokunarak da bir şekil algısına ulaşamaz.
Kendisini veya başka bir şeyi duymamış, kokusunu veya tadını almamıştır. O halde
BEBO kendisinin varlığını kendisine kanıtlayacak hiçbir veriye sahip değildir.
BEBO kendi varlığının bilincinde
değil” diyebilir miyiz? Görünüşte bunu diyebileceğimiz gözüküyor. Çünkü “BEBO
kendisi için, kendi bilincinde yoktur” diyebiliriz.
Aslında biliyoruz ki, BEBO, beş
duyusu çalışmadığı için kendisini algılayamıyor olsa da, bulunduğu alt evrende,
yani bizim zihnimizdeki hayali evreninde vardır. Farzı misal, bizim hayali BEBO
yerine, bulunduğumuz gerçek evrende, gerçekten beş duyusu çalışmayan, canlı bir
bebek doğarsa, o bebeğin varlığını biz göreceğiz, ona dokunacağız, onu
bileceğiz. O da BEBO gibi kendisinin bilincinde olmayacak, ancak onun varlığına
tanıklık eden bizler, onun varlığını ispatlayabileceğiz. O halde BEBO da,
kendinin farkında olmadığı halde, bulunduğu evrende kendisine tanıklık edecek
birileri varsa, ona tanıklık edenler için vardır ve varlığı tartışmasızdır.
NOT: İnsanın evren ile ilişkisi, etrafındaki
evrenden beş duyusuyla aldığı duyu verilerini zihninde işleyerek, dışarıdaki
evrenin bir iç modelini içeride kurması ile oluşur. Bu iç modeli kuramadığında
insan dışarıdaki evreni algılayamaz. Bu nedenle insanın evreni, dışarıda olan
evren değildir, içeride zihinsel olarak kurduğu evrendir. Böyle olunca her
insanın kendine özgü, (algı verilerini duyuları ile önce dışarıdan aldığı, bu
veriler ile içeride iç modeli kurduğu ve ardından içerideki iç modeli dışarıya
yansıttığı) bir evreni vardır.
BEBO, beş duyusuyla zihnine alacağı
duyu verilerinden yoksun olduğu için ne kendisini ne de etrafındaki evreni
algılayamıyor. Algılayamadığı için de
etrafına bir evren kuramıyor. Kuramadığı evrenine kendisini veya başka bir şeyi
yerleştiremiyor.
Şimdi BEBO’nun varlık paradoksunun
birinci kısmı şudur: BEBO var mıdır, yok
mudur? BEBO (mantıksal bir zorunlulukla var olduğu halde) kendisi için yok,
tanıklar için vardır. Kendi evrenini kuramamakta ve içinde var olamamaktadır.
Ancak tanıkların her biri kendi evrenlerinde BEBO’yu algılayıp tanıklık
etmektedirler. Haliyle BEBO kendi evreninde yok, tanıkların evreninde var
oluyor.
2. BEBO’nun Tanıkları ve Evreni Paradoksu:
Tanığın evreni, BEBO’nun evreninden
farklı olarak, tanığın algıladığı ve kurduğu bir evrendir. Şayet tanık da BEBO
gibi beş duyudan yoksun olarak başlamış ve devam etmiş olsaydı, ne kendisinin
ne de BEBO’nun varlığına tanıklık edemezdi. Çünkü BEBO onun evreninde de var
olamazdı.
“Hiçbir tanık olmasaydı, BEBO’nun
evreni ve içindeki BEBO’nun varlığı ne olacaktı?”. Yani BEBO ve evreni neye
benzeyecekti ve onların varlıklarından nasıl söz edebilecektik?
Tanıklar yoksa BEBO ve evreni var
olacaktı, ancak varlıklarını ve neye benzediklerini bilen olmayacaktı. O halde BEBO
ve evreni, varlıklarını kanıtlamak için, onlara tanıklık edecek en az bir
tanığa gereksinim duyar.
“Tanık varsa bir evrenden ve içindeki
bir BEBO’dan söz edebiliriz, tanık yoksa söz edemeyiz”.
3. BEBO Alt Evrenler ve Paralel Evrenler Paradoksu:
Şimdi BEBO’nun duyularını geri
verelim. BEBO görsün, duysun, dokunduğunu hissetsin, tatsın ve koklasın. Yıllar
geçsin ve BEBO beş duyusu ile kendisine ve evrenine tanıklık etsin, büyüsün, evlensin,
çocukları olsun, yaşlansın ve çevresindeki diğer herkes gibi normal bir yaşantı
sürdürsün. Hatta BEBO’ya süper bir zeka verelim. Artık BEBO kendisi için de,
kendi bilincinde vardır, kendisini ve evrenini algılıyor. Bu algıladığı evren,
bizim evrenimize göre bir alt-evren olacaktır. Çünkü bizim bir evrenimiz vardır,
kendi duyularımızın verileri ile beslediğimiz ve zihnimizde kurduğumuz, sonra
dışımıza yansıttığımız ve içinde var olduğumuz evrenimiz. Buna kök-evren
diyelim. Bu kök evrenin bir alt-evreni olarak zihnimizde hayal ürünü olarak
tasarladığımız bir BEBO vardır ve onun da duyuları çalıştıktan sonra kendi
zihninde kurduğu kendi evreni vardır. O halde BEBO’nun evreni, bizim kök-evrenimiz
içinde var olabilen bir alt-evren olur.
BEBO’ya yine hayalimizde kurduğumuz milyarca
süper zeki başka çağdaşlar verelim. Tıpkı bizim şuandaki kök-evrenimizde yer
alan ırklar, uluslar, inançlar, renkler, diller ve kültürler ile çeşitli
olsunlar. Tıpkı kök-evrenimizdeki gibi yaşasınlar, yaşlansınlar, kanlı-canlı
olsunlar, sevsinler, savaşsınlar, yaralanınca acı çeksinler, doğup ölsünler. Her
biri kendi evrenini kendi zihninde kuracaktır. Milyarlarca yeni alt-evren
olacak. Onlar ölünce yeni doğanlar tekrar yeni evrenler kuracaklar. Bu evrenlerin
her biri kısmen birbirine benzer (kesişen) kısmen bir birinden farklı (ayrışan)
evrenler olacaktır. Bu evrenlerin tamamı bizim kök-evrenimiz içinde oldukları
için alt-evrenler olacaktır. Bu evrenlerin tamamı bizim kök-evrenimizde ancak
birbirlerine paralel-evrenler olacaktır. Çünkü hepsi aynı evrenin (bizim
kök-evrenimizin) içindedir ve birbirlerinin alt veya üst evrenleri değildir. Dolayısıyla
birbirlerine paraleldirler. Birbirinden farklı, milyarlarca paralel-alt-evrenler.
4. BEBO’nun Felsefi Paradoksu:
Süper zekaya sahip BEBO, kendi
evreninde, kendi varlığı ve evreninin kökeni hakkında felsefi bir arayışa
başlamış olsun. “Ben gerçekte kimim?”, “Nereden geldim, nereye gidiyorum?”, “Benim
hayatımın öncesi nedir ve sonrası ne olacak?”, “Bütün bu evrenin bir yaratıcısı
var mıdır yoksa tesadüfen mi ortaya çıktı?” şeklinde hayatı ve varlığı
sorgulasın.
BEBO’nun olası cevapları nasıl
olacaktır?
Her şeyden önemlisi “BEBO hayali bir varlık olduğunun farkına
varabilir mi?”.
Bizim hayalimizdeki BEBO ve
milyarlarca çağdaşının her biri, bizim hayalimiz olduğunu bilecek mi?
Bizim zihnimiz olan ve kendilerinin
içinde yeşerdikleri, kendi evrenlerini var ettikleri “gerçek” evreni
algılayabilecekler mi?
BEBO ve çağdaşları, sordukları felsefi
soruları ile kendi durumlarını gerçeğe kısmen dahi örtüşen bir haliyle tahmin
edebilirler mi? Örneğin kök-evrenin sahibi olarak bizim hakkımızda kafa
patlatsalar, bizim neye benzediğimizi merak etseler bunu bilmeleri olası mı?
5. BEBO Sınırsız Evrenler Paradoksu:
BEBO süper zekası ve merakıyla kendi
evreninin sınırlarını merak eder. BEBO’ya paralel verenlerdeki diğerleri de
kendi evrenlerinin sınırlarını merak eder. Evrenin sınırı nerededir ve o
sınırın ötesinde ne vardır?
BEBO zihninde evreni, sınırsız büyük
evreni avucuna sığdıracak bir bilye kadar küçülterek hayal eder. Çünkü devasa
boyutlardaki bir evreni incelemenin en kolay yolu budur, onu hayali olarak dilediği
kadar küçülterek modellemek. Bakar ki, ne
kadar büyük olursa olsun bu evrenin etrafında başka bir evrene ihtiyacı var. Bu
evren bir şeyin içinde olmak zorundadır. BEBO tekrar sınırsız büyüklükte bir
evren daha hayal eder ve eski evrenini bu sınırsız evrenin içine yerleştirir, sonra
bu evrenini de hayali olarak küçültür ve görür ki yine içinde yer alacağı başka
bir evrene ihtiyaç vardır. Bu tekrarlar sonsuza kadar böyle sürer. BEBO ne
zaman evrenin sınırına varsa, o “sınırın ötesinde ne var?” sorusu, sınırı soğan
kabuğu gibi bir kat daha ekleyerek büyütür. Sonuçta BEBO Evrenin bir sınırı olmadığını, olamayacağını fark eder.
BEBO’nun paralel evrenlerindeki
herkes aynı şeyi kendi paralel evrenlerinde yaparak sürekli büyüttükleri
sınırsız büyüklükte sonsuz sayıda paralel evrenler elde ederler. Bu evrenlerin
sınırlarına bir türlü erişilemiyor. Hatta bu evrenlere bir sınır hayal dahi
edilemiyor.
BEBO ve paralel-evrendaşları bunun
nasıl mümkün olabileceğine bir türlü akıl erdiremiyorlar. Çünkü yeni bir
paradoks ile karşı karşıyadırlar; “bir
şey var ise, onun bir sınırı/sonu olmak zorundadır, sınırı/sonu olmayan bir şey
nasıl var olabilir?”.
Eğer BEBO ve paralel-evrendaşları “kendilerinin
ve evrenlerinin zaten hayali/zihinsel varlıklar olduklarını bilebilselerdi, o
zaman evrenlerinin nasıl sınırsız/sonsuz olabildiğini, başka türlü olamayacağını
bilebileceklerdi”.
O zaman kökenleri hakkında da bir
bilgiye sahip olabilirlerdi; çünkü onların tüm malzemesi bizden, bizim
zihnimizin bir tür enerjisi sayılan hayal gücünden, zihinsel enerjimizden olduğu
için, aslında bütünüyle bizden olduklarını bilebileceklerdi. Biz sadece onlarla
sınırlı olmasak da, (onların ve evrenlerinin tamamını aşan, hatta hayallerinin
sınırlarını aşan bir varlığa sahip olsak da,) onların her şeyinin bizden
geldiğini bileceklerdi. Bizden başka bir varlıklarının söz konusu olamayacağını,
başlangıçlarının, sonlarının, aradaki tüm olasılıklarının zorunlu olarak bizden
olduğunu bilebileceklerdi. Başka bir ihtimal olamadığını bileceklerdi.
SONUÇ: Eğer
bizim evrenimiz de BEBO’nun evreni gibi bir alt-evren olsaydı, daha yüksek bir
zihinde üretilmiş/tasarlanmış/hayal edilmiş olsaydı, o zaman BEBO’nun alt
evrenini (hayalimizdeki alt evrenini) kendi gerçek evrenimize yükseltir ve aynı
tartışmayı kendimiz için tekrarlardık. O zaman evrenimizin sınırları veya
sınırsızlığı paradoksu, paralel evrenler ve alt evrenler paradoksu, varlığımız
ve varlığımıza tanıklık edenlerin algılarımızla ilişkisi, evrenin maddesinin
neliği, nereden gelip nereye gitmekte olduğumuz soruları, öncemizin ve
sonramızın ne olacağı anlaşılabilir olurdu.
Eğer öyle olsaydı!
O zaman yeni sorularımız şöyle
olurdu; Bizi tasarlayan nasıl bir varlık? Biz BEBO’yu tasarladığımız gibi o da
bizi tasarlamışsa, bize benzerliği, ya da bizim ona benzerliğimiz nedir? Bizi tasarlamadaki
amacı nedir? Onu da bir tasarlayan var mıdır ve bu tekrarlar yukarı doğru ne
kadar devam eder?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)